Likya Yolu, Türkiye’nin uluslararası standartlarında işaretlenmiş yollarından biri, hatta ilk yolu bu yol. Kate Clow’un Likya Yolu keşfinden bugüne trekking, kamp ve doğa severler için seyrine doyum olmayan manzaralar eşliğinde birkaç gün geçirmenizi sağlıyor.
Likya Yolu kaç km? Fethiye’den başlayıp Antalya’ya kadar uzanan Likya Yolu’nun uzunluğu 535km. Bu 535km’lik parkur, ülkemizdeki en uzun yürüyüş parkuru.

Likya parkuru ne zaman yürünür?
Likya’nın antik yolu, ülkemizin en güneyinde Muğla ve Antalya sınırlarında kalıyor, dolayısıyla yaz aylarındaki sıcaklıklar keyif almanızı engelleyebilir. Bu nedenle mevsimi göz önünde bulundurmalı ve ilkbahar ile sonbahar aylarını tercih etmelisiniz.
Likya Yolu kaç gün sürüyor?
Parkurun tamamlanması tamamen size bağlı. Zor koşullarda günde ortalama kaç kilometre yürüyebileceğinizi bilirseniz bütün yolu günlük yürüme mesafesine bölerek bulabilirsiniz. Günde ortalama 15km yürüyebilirseniz 35-40 günde parkuru tamamlayabilirsiniz.
Likya Yolu rehberi niteliğinde yanınızda bulundurabileceğiniz, Kate Clow‘un Likya Yolu isimli rehber kitabı bulunuyor. Yanında verilen Likya yol parkuru haritası ile birlikte, gezdiğiniz yerleri keşfederek ve anlayarak ilerlemek isteyenlerin başucu kaynağı.
Kitabın yanı sıra GPS’ten faydalanarak kaybolmadan yolunuza devam etmek için çeşitli Likya Yolu mobil uygulamaları da bulunuyor.
İngilizce olarak Lycian Way Offline Maps ve Türkçe olarak Likya Yolu uygulamaları ile rotanızı bozmadan ilerlemeniz mümkün. Fakat iki uygulama için de küçük bir ücret ödemeniz gerekiyor.

Etaplar halindeki Likya Yolu’nun başlangıç noktası Ovacık, Ölüdeniz. Bu noktadan itibaren Akdeniz’in muazzam manzaralarına şahit olursunuz. Başlangıç noktasına en yakın havalimanı Dalaman Havalimanı ve 2 saatlik bir mesafesi var. Yol boyunca köylerden, yerleşim yerlerinden geçersiniz.
Arada bir de olsa su kaynakları sularınızı tazelemek için yeterli olacaktır ama su kaynaklarının az olduğu yerlerde yanınızda daha fazla su bulundurmanız gerekiyor. Yolu kaybetmemek, takip edebilmek için kayalar üzerine boyanmış,
Avusturya bayrağını anımsatan kırmızı ve beyaz renkteki işaretleri ya da baba denilen taş ve dal yönlendirmelerini takip etmeniz gerekiyor. Boyalı işaretler düzenli olarak gönüllüler ve belediyeler tarafından yenileniyor. İşareti görmeniz, doğru yolda olmanız anlamına geliyor.


Likya Yolu’nun tarihi MÖ 13. yüzyıla kadar dayanıyor. Parlak dönemlere imza atan ve Işık Ülkesi anlamına gelen Likyalıların döneminde, Akdeniz’e doğru çıkıntı yapan Teke Yarımadası üzerine kurulmuş birçok antik kent bulunuyor. Likya Yolu’nda görülmesi gereken antik kentler arasında ayrım yapmak zor.
Güzergah üzerindeki tüm yolu yürüyecekseniz mutlaka hepsini görün, inceleyin. Antik kentlere girmeden önce bir Müzekart edinirseniz, hepsini ücretsiz bir şekilde gezebilirsiniz. Patara Antik Kenti, Letoon ve Xanthos Antik Kenti, Myra, Andriake, Gelidonya Feneri, Adrasan, Olimpos, Phaselis gibi önemli tarihi yapılarla karşılaşırsınız.
Doğa ile içiçe olacağınızdan dolayı Kalkan, Kaş, Simena, Olimpos, Adrasan gibi deniz turizmi açısından önemli noktalardan da geçeceğiniz için zamanınızın bir kısmını denize ayırmak isteyebilirsiniz.
Likya parkuru ihtiyaçları nelerdir?
Likya Yolu ekipmanları parkurun en önemli konusu, çünkü birebir sağlığınızı etkileyen şeyler bunlar. Dikkat etmeniz gereken önemli şeyler var, bunlardan biri bot seçimi.
Ayağınızı iyi kavrayan bir yürüyüş botu olması parkuru en iyi şekilde tamamlamanız gereken önemli bir kriter. Parkur sürekli inişli çıkışlı olduğundan bileğinizi kavrayan, kaymayan tabanı olan bir bot olmak zorunda.


Çadır, mat, uyku tulumu gibi konaklama ekipmanları, aydınlatıcı sistemler, içinde güneş kreminin bulunduğu bir ilk yardım çantası, ağırlığı dengelemek için batonlar ihtiyaç listesinin olmazsa olmazlarından.
Bunlar zorunlu ihtiyaçlar kılık kıyafet, teknolojik ekipmanlar, mutfak ekipmanları da sizin keyfinize kalıyor. Sırt çantanızın 12-15kg’ı geçmemesine özen gösterin, yol boyunca ağırlaşan sırt çantanızdan ne çıkaracağınızı düşünmeye başlarsınız sonra.
Likya yürüyüş yolunda konaklamak için iki farklı alternatifiniz var. Ya herhangi bir yere veya daha önce kamp kurulmuş alanlara çadır kurmak ya da yol üzerindeki pansiyonları tercih etmek.
Tamamen maddi durum ve zevk meselesi. Pansiyonlarda konaklamayı planlıyorsanız çadır, uyku tulumu gibi sırt çantanızı daha da ağırlaştıran malzemelerden kurtulmuş olursunuz. Çadırda konaklamak ise istediğiniz manzarada ücretsiz bir konaklama imkanı sağlar.