common.loading

Pitcairn Adası’nın Tarihi ve HMS Bounty İsyanı

0
Helpful
0
Not Helpful

Dünyada öyle yerler var ki, varlıklarını bile çoğu insan bilmez. İşte Pitcairn Adası da böyle bir yer. Pasifik Okyanusu’nun uçsuz bucaksız maviliğinde, haritada neredeyse görünmeyecek kadar küçük ama tarihi, olayları ve yaşadıklarıyla koca bir kitap yazdırabilecek kadar büyük bir ada. Burası, dünyanın en izole yerlerinden biri. Buraya ulaşmak başlı başına bir macera, burada yaşamak ise gerçek anlamda farklı bir dünya deneyimi. Ama Pitcairn’i asıl ilginç kılan şey, sadece coğrafi izolasyonu değil, aynı zamanda içinde barındırdığı sıra dışı hikayeler.

Pitcairn Adası Nerededir ve Neden Bu Kadar İzole?

Pitcairn Adası, Pasifik Okyanusu’nun ortasında, en yakın kara parçasına bile yüzlerce kilometre uzaklıkta yer alıyor. Güney Amerika ile Yeni Zelanda arasında bulunan bu küçük ada, Fransız Polinezyası’nın doğusunda ve en yakın kara olan Mangareva Adası’na tam 500 kilometre mesafede. Daha büyük bir kara parçası arıyorsanız, en yakın yer Tahiti, ancak orası bile 2.000 kilometre uzakta.

Adada havaalanı yok, ulaşımın tek yolu deniz. Fakat bu da kolay değil. Pitcairn’e gitmek için önce Tahiti’ye uçmanız, ardından Mangareva Adası’na uçak bileti bulmanız gerekiyor. Üstelik Mangareva’ya haftada sadece bir uçuş var. Peki ya oraya vardınız diyelim? İşte asıl macera burada başlıyor! Mangareva’dan Pitcairn’e geçmek için sadece haftada bir ya da iki kez kalkan yük tekneleri var.

image

Üstelik bu yolculuk tam 32 saat sürüyor. Bu da yaklaşık bir buçuk gün boyunca dalgalarla boğuşacağınız anlamına geliyor. Hava şartlarına bağlı olarak bu tekneler iptal olabilir veya gecikebilir, yani Pitcairn’e ulaşmak sabır ve macera ruhu gerektiriyor.

Pitcairn Adası’nın Tarihi ve HMS Bounty İsyanı

Pitcairn Adası’nı ilginç kılan en büyük şeylerden biri, buranın efsanevi bir deniz isyanıyla keşfedilmiş olması. 1787 yılında İngiliz Kraliyet Donanması’na ait HMS Bounty adlı gemi, Kaptan William Bligh komutasında İngiltere’den Tahiti’ye doğru yola çıktı. Görevleri, ekmek ağacı fidanlarını Tahiti’den alıp Karayipler’e götürmekti. O dönemde ekmek ağacı, hızlı büyüyen ve kolay yetişen bir besin kaynağı olduğu için İngilizler, bunu Karayipler’deki kölelerine yiyecek sağlamak için kullanmak istiyordu.

image

Ancak yolculuk hiç kolay geçmedi. Kaptan Bligh’ın katı disiplin anlayışı ve kötü yönetimi mürettebatı isyan ettirdi. Nisan 1789’da geminin ikinci kaptanı Fletcher Christian önderliğinde mürettebat ayaklandı ve Kaptan Bligh ve ona sadık 18 kişi küçük bir filikayla okyanusun ortasına bırakıldı. Bligh, inanılmaz bir şekilde bu küçük tekne ile 6.700 kilometre yol kat edip hayatta kalmayı başardı.

Ancak isyancılar artık kaçak durumundaydı. İngiliz Donanması’nın peşlerine düşeceğini bildikleri için saklanabilecekleri güvenli bir yer aradılar. Önce Tahiti’ye döndüler ancak burada yakalanma ihtimalleri yüksekti. Sonunda haritalarda neredeyse unutulmuş bir yer olan Pitcairn Adası’nı keşfettiler. Ada, İngilizlerin resmi haritalarında yanlış yerde gösterildiği için burayı bulmak neredeyse imkânsızdı.

Pitcairn’de Yeni Bir Hayat ve Kaos

Fletcher Christian ve beraberindeki 15 isyancı, yanlarında getirdikleri Tahitili kadınlar ve erkeklerle birlikte Pitcairn Adası’na yerleşti. Başta burası kaçaklar için bir cennet gibi görünüyordu. Ancak zamanla adadaki düzen bozuldu.

image

İngiliz isyancılar ile Tahitili erkekler arasında büyük kavgalar çıktı. Kadınlar üzerindeki hak iddiaları, kıskançlıklar ve güç mücadeleleri toplumu böldü. Üstelik isyancılar alkol üretmeye başlayınca işler daha da kötüye gitti. Sonunda isyancılar birbirlerini öldürmeye başladı ve birkaç yıl içinde hayatta kalan tek İngiliz isyancı John Adams oldu. Adada kalanlar Tahitili kadınlar ve çocuklardı.

image

John Adams, geriye kalanlarla yeni bir düzen kurdu ve adada küçük bir topluluk oluşturdu. Zamanla isyancıların çocukları büyüdü ve yeni bir nesil ortaya çıktı. Bugün Pitcairn’de yaşayanların büyük çoğunluğu bu ilk yerleşimcilerin soyundan geliyor.

Bugün Pitcairn Adası, İngiltere’ye bağlı resmî bir bölge. Ancak burası sadece 50 kişilik bir nüfusa sahip. Nüfusun büyük kısmı yaşlılardan oluşuyor ve ada her geçen yıl daha da ıssız hale geliyor. Pitcairn’de internet var ancak sınırlı. Temel ihtiyaçlar dışarıdan gelen yük gemileriyle karşılanıyor. Adada okul, sağlık merkezi ve küçük bir dükkan var, ancak günlük yaşam tamamen doğayla iç içe bir hayata dayanıyor.

Pitcairn Adası’ndaki Karanlık Skandal

Pitcairn sadece ilginç tarihiyle değil, çok karanlık bir skandalla da anılıyor. 2004 yılında İngiliz yetkililer adada sistematik olarak cinsel istismar olaylarının yaşandığını ortaya çıkardı. Yıllar boyunca dış dünyadan kopuk yaşayan bu küçük toplumda, nesiller boyunca süregelen bir kültürel çarpıklık gelişmişti. Araştırmalar, küçük kız çocuklarının normalleştirilmiş bir şekilde tacize uğradığını gösterdi. Üstelik olayın boyutları o kadar büyüktü ki, adadaki erkek nüfusunun büyük bir kısmının bu suça karıştığı tespit edildi.

Bu skandal ortaya çıktıktan sonra İngiliz hükümeti devreye girdi ve 7 erkek yargılanarak hapse atıldı. Ancak adadaki nüfusun bu kadar küçük olması, yönetim krizine yol açtı. Çünkü toplumun büyük bir kısmı bu olaylara dahil olduğu için Pitcairn neredeyse yönetilemez hale geldi. Adada özel bir hapishane inşa edildi ve mahkumlar cezalarını burada çekti.

Sonuç

Pitcairn Adası, tarihi, izolasyonu ve yaşadığı skandallarla dünyanın en ilginç yerlerinden biri. Okyanusun ortasında kaybolmuş bu küçük ada, bir zamanlar kaçakların saklanma yeri, sonra bir topluluk ve sonunda karanlık olayların merkezi oldu. Bugün ise yavaş yavaş yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Paylaş