Halfeti Tekne Turu ve Rumkale: Şanlıurfa'nın Su Altı Şehri
Hitit, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi ve Memlükler’in yerleşerek Fırat kenarında zengin bir kültür yeşerttiği Halfeti, 1571 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferiyle Osmanlı topraklarına katılır.
Sakin şehir unvanını almıştır Halfeti. Çünkü çok sessizdir. Bu sessiz ortamda, Türkiye’de başka bir yerde bulamayacağınız huzuru da bulursunuz; evlerin, okulların, çocukları gibi gördükleri ağaçların, camilerin sular altında kalmış olmalarının verdiği hüznü de.
Çünkü MÖ 855 yılına kadar dayanan bir tarihtir suların altında yatan. O kadar eskidir buranın tarihi. Bazen, sular geri çekildiğinde gün yüzüne çıkar Fırat’a merhaba diyen taş evleri.

Halfeti’nin bugün sular altında olmasının nedeni, Fırat Nehri’nin sularında 1985 yılında inşasına başlanan ve 2000 yılında faaliyete geçen Birecik Barajı.
Kız Mağarası
Birecik Barajı ile birlikte genişleyen Fırat Nehri’nin göl havzası 100 km uzunluğunda. Genişleyen göl havzası üzerinde tekne turları düzenleniyor.

Tekne turları güzergâhının ilk durağı olan Kız Mağarası‘nın, savaş zamanlarında gizlenmek ve savunma yapmak için kullanıldığı söylense de, dönemin kralının, kızını aşık olduğu adamdan saklamak için burayı kullanmış olduğu şeklinde bir efsane ile de ilişkilendirilir. İhtişamlıdır, görkemlidir.
Rumkale
Görkemli olan ve sizi hayretler içinde bırakacak bir başka bölge ise Rumkale‘dir. Kale, kayalığın dik olarak yontulmasıyla oluşturulmuş. Merzimen Çayı’nın Fırat Nehri’ne kavuştuğu yerde görünüyor yarımada şeklindeki Rumkale.

Kale içinde 8 metre genişliğinde, suya ulaşacak derinlikte (75 metre), savaş sırasında su ihtiyacını gidermek amacıyla oyulan genişçe bir kuyu bulunuyor. Rivayete göre Hz. İsa’nın havarilerinden olan St. Johannes, İncil’i burada yazmıştır.
Savaşan Köyü
Birecik Barajı’nın suları altında kalan ve artık turistik bir yer halini alan Eski Halfeti‘nin güzel manzarasını veren en etkileyici kısmı, Savaşan Köyü‘ndeki sular altında kalmış olan batık minaredir.

Fotoğraflarda sürekli gördüğümüz fakat orada bulunmanın verdiği hissiyatı fotoğraflardan alamayacağımız en güzel noktalarından biridir burası Halfeti‘nin. Yörede, baraj sularının artmasıyla boşaltılan birçok ev var. Bu insanlar kendi köylerinin dokusundan ve doğasından uzak olan 10 kilometre mesafedeki Yeni Halfeti adında başka bir noktaya taşınmış durumdalar.
Sular altında kalmayan evlerde, geçmişlerinden kopmak istemeyen halkın yaşadığını görebilirsiniz. Antep fıstığı ticareti ve ek olarak baraj gölünde teknecilik yaparak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor buradaki insanlar.

Restoran işletenler de var. Halfeti’ye gittiğinizde haşhaş kebabı, sadece Fırat ve Dicle nehirlerine özgü şabut balığı ve yanında bol narlı salata yemeyi ihmal etmeyin.
Halfeti Ulu Camii
Halfeti’yi Halfeti yapan bir başka cami de Halfeti Ulu Camii’dir. 1807 yılında Ermeni taş ustaları tarafından tamamlanan caminin, halkların dostluk içinde yaşadığını simgeleyen sembolik bir anlamı da var. Bugün, avlusunun tamamen sular altında kaldığı Ulu Camii de terkedilmiş yapılar arasında.

Karagül
Sadece Halfeti topraklarında açan bir de karagülü vardır Halfeti’nin. Dünyada eşi benzeri olmayan karagül, bahar mevsimlerinde açar çiçeğini. Simsiyah değildir ama siyahı andırır kırmızının tonu.
Halfetili olmak, sonu gelen bir aşkın hikâyesi gibidir. Bir gün geri dönebilme ümidini taşımaktadır hep. Ve unutmamak gerekir ki, sıra Hasankeyf‘te…