İstanbul’un kalabalığından kaçıp biraz nefes almak istiyorsanız, Ağaçlı Plajı ideal bir keşif noktası. Yeşilçam’ın tozlu sahnelerinden çıkıp gelen bu sessiz ve sade sahil, hem geçmişin izlerini taşıyor hem de bugünün karmaşasından uzak bir alan sunuyor. Bu yazıda Ağaçlı Plajı’nın hem nostaljik hem de biraz hüzünlü atmosferini, ulaşımını, olanaklarını ve gitmeden bilmeniz gerekenleri anlatıyorum.

Plaj Değil de Sanki Çöl: Tosun Paşa’nın Çekildiği Yer

Tosun Paşa filmini izleyen herkesin aklında o çöl sahnesi mutlaka yer etmiştir. Koca bir ordunun toz toprak içinde yürüdüğü, deveyle gidilen, kumlarla kaplı o sahne… Peki o sahne nerede çekildi? Kuzey Afrika’da mı? Belki de Mısır’da? Aslında hiçbiri değil. O sahne, İstanbul’da, Ağaçlı Plajı’nda çekilmiş.

Agacli plaji nerede nasil gidilir

İstanbul’un Eyüp ilçesine bağlı, şehir merkezine yaklaşık 40-45 km uzaklıkta bir yerde. Adı “plaj” ama burası klasik anlamda bir plaj değil. Altın rengi kumlarıyla çölü andıran, Karadeniz’in hırçın dalgalarının önünde uzanan geniş bir alandan bahsediyoruz.

Tosun Paşa çekildiğinde burada ne kamyon vardı, ne de devasa inşaatlar. Sadece doğayla baş başa kalan, sinema tarihine fon olmuş bir manzara vardı. Şimdiyse geçmişin izlerini ancak biraz dikkatle bakınca görebiliyorsunuz.

Ağaçlı Plajı Nerede? Nasıl Gidilir?

Ağaçlı Plajı, İstanbul’un Eyüp ilçesine bağlı Ağaçlı Köyü'nde yer alıyor. Hani İstanbul’un kalabalığından, karmaşasından uzaklaşmak isteyip "şöyle kafamı dinleyebileceğim bir yere gideyim" dersiniz ya, işte orası.

Eğer özel aracınız varsa Eyüp merkezden Kemerburgaz yönüne doğru ilerleyerek Ağaçlı Köyü’ne ulaşabilirsiniz. Yol boyunca doğa güzel, ama sonlara doğru yol biraz bozuluyor. Çünkü şantiye yolları ve hafriyat kamyonları burada aktif şekilde kullanılıyor. Hafta içi giderseniz nispeten daha sakin olabilir ama hafta sonu yoğun kamyon trafiğiyle karşılaşmanız mümkün.

Toplu taşıma ile gitmek isterseniz de, 48K numaralı otobüs hattı iş görüyor. Bu hat Kemerburgaz ile Ağaçlı Köyü arasında çalışıyor. Ama plaja gitmeden önce saatlerini kontrol etmek iyi olur, çünkü sık aralıklarla geçmiyor.

Sessizlik, Rüzgar ve Kamyonlar

Ağaçlı Plajı’na ilk vardığınızda hissettiğiniz şey sessizlik. Ama öyle huzurlu bir sessizlik değil, biraz da terk edilmişlik hissi veren bir sessizlik… Sanki burası zamanında çok daha canlıymış da, şimdi unutulmuş gibi.

Arabanın motorunu durdurunca sadece rüzgarın sesi kalıyor geriye. Karadeniz kıyısı olduğu için neredeyse sürekli esiyor. Deniz, her zaman dalgalı. Uzaklardan gelen uğultu ise hiç eksik olmuyor. Çünkü plajın hemen arkasından büyük bir şantiye yolu geçiyor. Hafriyat kamyonları, devasa araçlar, bazen vızır vızır geçiyorlar. Toz, çamur, biraz da gürültü...

Agacli plaji denize girilir mi

Ama bir yandan da insanı garip bir şekilde içine çeken bir atmosferi var. Ne bileyim, o rüzgârda yürürken kendinizi bir filmin içinde gibi hissediyorsunuz. Doğa güzel, evet, ama bir o kadar da yorgun ve yıpranmış. Tam anlamıyla “yaralı bir güzellik” diyebilirim burası için.

Birkaç eski şemsiye direği, kumlara gömülmüş paslı çöpler, denize bakan ama artık kimsenin oturmadığı yerler... Yani burası ne tam bir plaj, ne de tamamen terk edilmiş bir arazi. İkisinin arasında sıkışmış bir yer gibi.

Denize Giriliyor mu?

Bunu dürüstçe söylemek lazım: Ağaçlı Plajı’nda denize girmek pek önerilmiyor. Hatta zaman zaman tamamen yasaklanmış durumda. Jandarma sahilde devriye geziyor, “denize girmek tehlikelidir” uyarı levhaları yerleştirilmiş. Bazı günlerde denize giren birkaç kişi görebiliyorsunuz ama bu gerçekten riskli bir şey.

Neden mi? Birkaç sebebi var.

İlk olarak Karadeniz’in suyu burada oldukça dalgalı. Yüzme bilmeyen biri için çok tehlikeli. Denizin içi de bir garip; bir adımda dizinize kadar olan su, iki adım sonra boyunuzu geçebiliyor. Dip akıntısı dediğimiz şey burada çok yoğun. Gözle görülmese de sizi içeri doğru çekebiliyor.

Bir de çevre faktörü var. Eskiden bu bölgede kömür ocakları varmış, şimdi ise hafriyat döküm alanı olarak kullanılıyor. Yani sahil sürekli toz toprak içinde. Kamyonların getirdiği molozların izleri hem karada hem de denizde hissediliyor.

Suyu bazen temiz gözükse de, sağlıklı mı derseniz… Hiç sanmıyorum. Zaten bu yüzden denize girmek resmi olarak da yasaklanmış.

Yine de rüzgarı, deniz havası ve geniş manzarasıyla oturup denize karşı termosla çay içmek ayrı bir keyif. Ama denize girmek gibi bir niyetle giderseniz hayal kırıklığı yaşama ihtimaliniz yüksek.

Ağaçlı Plajı'nda Ne Yapılır, Ne Yapılmaz?

Ağaçlı Plajı'na gidince insan önce ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü burası alıştığınız plajlara pek benzemiyor. Ne sıralı kafeler, ne şezlonglar, ne de sahil boyunca yürüyen kalabalıklar… Burası daha çok, “sessizliğe doyayım, biraz kafamı toplayayım” diyenlerin mekanı gibi.

Yapılacaklar listesiyle başlayalım:

  • Piknik yapmak: Yanınıza termosunuzu, sandalyenizi ve atıştırmalık bir şeyler alıp gelin. Uygun bir köşe bulun, rüzgarın yönüne göre yerleşin. Deniz manzarası eşliğinde piknik gerçekten keyifli oluyor.
  • Fotoğraf çekmek: Kum tepeleri, eski şantiye izleri ve sonsuz gibi görünen Karadeniz... Havanın durumuna göre çok sinematografik kareler yakalayabilirsiniz.
  • Sessizlikte kaybolmak: Yanınızda kitap olur, belki bir müzik listesi… Burası kalabalıktan kaçanlar için birebir. Hele kışın ya da bahar başında giderseniz kuş sesi bile zor duyuluyor.
  • Sohbet etmek: Eğer yanınızda güzel sohbet eden biri varsa tadından yenmez. Kalabalık olmayan bir arkadaş grubuyla giderseniz küçük kamp sandalyeleriyle saatlerce oturabilirsiniz.

Peki neler yapılamaz?

  • Denize girmek: Daha önce söylediğim gibi bu konuda ciddi uyarılar var. Zaman zaman tamamen yasaklanıyor, deniz hem tehlikeli hem de hijyen açısından güven vermiyor.
  • Kamp yapmak: Eskiden çadır kuranlar oluyormuş ama artık pek mümkün değil. Güvenlik açısından da pek tavsiye edilmiyor. Birkaç kişi çadır atmış olsa da, bunlar genelde gündüz vakti birkaç saatliğine oturanlar.
  • Yeme-içme: Plaj çevresinde herhangi bir tesis neredeyse yok. En yakındaki bakkal köyde, yürümek zor. O yüzden her şeyi yanınızda götürmeniz gerekiyor. Kafe, restoran vs. beklentiniz varsa hayal kırıklığı yaşarsınız.
  • Tuvalet, duş gibi olanaklar: Zamanında bazı yapılar yapılmış gibi ama şu an pek kullanılabilir durumda değiller. Doğayla baş başa kalmak güzel ama belli konforlardan da feragat etmeniz gerekiyor.

Ağaçlı Plajı'nda Nostalji

Ağaçlı Plajı’na gidince ilk aklıma gelen şeylerden biri, yıllar önce izlediğim Tosun Paşa filmi oldu. O meşhur çöl sahnesi işte burada çekilmiş. Çocukken televizyonun karşısında kahkaha attığımız o sahne, şimdi önümüzde uzanıyor... Ama sahne değişmiş.

O dönemlerde Ağaçlı Plajı gerçekten farklıymış. Belki daha bakımsızdı ama doğallığı bozulmamıştı. Ne şantiye yolu vardı, ne de sahili delen kamyon izleri. O zamanlar film ekipleri burayı çöle benzetip, deveyle yürüyüş sahneleri çekmiş. Şimdi ise aynı yerde moloz dökümleri, beton kalıntıları ve lastik izleri var.

Agacli plaji istanbul

Bazen oturup bu manzaraya bakarken insan ister istemez düşünüyor: Zaman nasıl da hızlı geçiyor ve bazı yerler nasıl da değişiyor… Ağaçlı Plajı, sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da yorgun bir yer artık. Yeşilçam’ın canlı renkleri yerini toza, griye ve sessizliğe bırakmış.

Yine de bu hüzünlü hava, belki de burayı ilginç kılıyor. Her şey çok düzenli ve süslü olmasa da, o eski Türkiye havasını hâlâ biraz taşıyor.

Burası Neden Bu Kadar Unutulmuş?

Ağaçlı Plajı’nı ilk kez gören biri “Burası neden bu kadar boş kalmış?” diye sorabilir. Aslında cevap basit: Burası bir plaj olarak bakımsız bırakılmış, hatta bir noktadan sonra gözden çıkarılmış gibi. Hafriyat kamyonları yolları eskitmiş, molozlar doğayı boğmuş. İnsan eliyle yok edilen bir güzelliğin hikâyesi bu.

Ama aynı zamanda şöyle bir durum da var: Burası kalabalık tatil yerlerinden sıkılanlar için gizli bir kaçış noktası. Hani olur da sessiz bir yere gitmek istersiniz, bir yandan da telefonunuz çekmesin, kimse rahatsız etmesin istersiniz ya, işte o zaman burası iyi bir seçenek olabilir.

Gitmeli misiniz? Eğer beklentiniz denize girmek, şezlonga uzanmak ve sahil barlarında bir şeyler içmekse, kesinlikle yanlış yerdesiniz. Burası size hayal kırıklığı yaşatır.

Ama amacınız sadece biraz kafa dinlemekse, yanınıza bir arkadaş alıp çay demleyip denize karşı oturmaksa... İşte o zaman burası çok şey sunabilir. Üstelik İstanbul’dan çok da uzaklaşmadan bunu yapabilirsiniz.

Sonuç

Yanınıza termosla çay alın, belki birkaç simit, küçük bir kamp sandalyesi… En önemlisi de yanınızda gerçekten sohbet edebileceğiniz bir arkadaş olsun. Saatin nasıl geçtiğini anlamazsınız. Rüzgar saçınızı dağıtırken, dalgaların sesi arka fonda çalarken, insan kendine daha çok yaklaşır gibi hissediyor.

Bazen güzellik, gösterişte ya da konforda değil, sadelikte gizlidir. Ağaçlı Plajı da öyle bir yer işte. Eksikleri çok, ama kim bilir… Belki tam da bu yüzden bu kadar gerçek geliyor insana.

Yolunuz bir gün düşerse, beklentinizi düşük tutun ama gözlerinizi açık. Çünkü burası, fark etmeyi bilenler için küçük bir zaman kapsülü gibi.