Ankara Etnografya Müzesi
Ankara Etnografya Müzesi, Ankara’nın Altındağ ilçesinde Namazgâh Tepesi olarak anılan yere inşa edilmiş bir binada yer alıyor. Kurtuluş Savaşı’nda cuma namazlarının kılındığı bu tepede Ankara panoramik olarak izlenebiliyor. Müzenin mimarı Cumhuriyet döneminin en tanınmış mimarlarından biri olan ve aynı zamanda Ankara Resim ve Heykel Müzesi‘nin de mimarlığını yapan Arif Hikmet Koyunoğlu‘dur.
Binanın bahçesinde, atlı heykeller konusunda usta İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan bir Atatürk heykeli bulunuyor. Pietro Canonica, İstanbul’daki Taksim Cumhuriyet Anıtı‘nı yapan kişi olduğu için tanıdık geliyor olmalı.
1928 yılında müzeyi ziyaret eden Atatürk, müzeyi beğenmiş, eser toplamak ve satın almak üzere gerekli komisyonun kurulmasını buyurmuştur. Müzedeki eserler 1930 yılına kadar toplanmış ve halkın ziyaretine açılmıştır.


Atatürk’ün ölümüne kadar açık kalan müze, Atatürk’ün ölümüyle geçici bir kabre dönüştürülmüş. Müze binasından içeri girdiğinizde 1. avluda Atatürk’ün kabrinin 15 yıl boyunca geçici olarak konduğu yeri yakından görebilirsiniz.
Bu bölüm Atatürk’ün anısına sembolik bir kabir şeklinde korunuyor. Bu süre zarfında Anıtkabir’in inşasının tamamlanması beklenmiş. Alanın ortasındaki mermerde şöyle bir yazı yazıyor.
Burası 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21 Kasım 1938’den 10 Kasım 1953’e kadar yattığı yerdir.
Müze 15 yıl süreyle Anıtkabir işlevi görmüş ve 1956 yılında halkın ziyaretine tekrar açılmıştır. Günümüzde Atatürk’ün nakli ile ilgili fotoğraflarla doldurulan ve sembolik kabrin bulunduğu alan yapıldığı dönemde üzeri açık bir avluymuş. Atatürk’ün kabri buraya getirilmeden evvel üstü kapatılmış ve avlunun ortasında bulunan süs havuzu binanın bahçesine taşınmış.


Müze, Türk Milli karakterini, kültürünü ve tarihini yansıtan ve Cumhuriyet döneminde müze olarak planlanıp yapılan ilk devlet müzesi olma özelliğini taşıyor.
Müze günümüzde, Selçuklu döneminden bu zamana kadar devam eden sanatsal örneklerin sergilendiği müzelerden biri haline gelmiştir. Müzede simetrik olarak birçok salon yer alıyor.
Türk milletinin geçmişten günümüze kadar gelmiş toplum hayatını, adet ve geleneklerinin sergilendiği müze Ankara gezilecek yerler listenizde mutlaka yerini almalı.
İç avlunun sağ tarafındaki odada Anadolu’nun en renkli törenlerinden biri olan kına gecesi ve damat tıraşında yaşananlar canlandırılmış. Düğünden bir gün önce, evlenecek kıza giydirilen özel kıyafet, kına gecesinde eksik olmayan özel ikramlar, dualar, çalgılar ziyaretçilere sunulmuş.


Geleneksel Türk kıyafetlerini de görebiliyoruz burada. Ankara seğmen giysisi, Ege’nin zeybek giysisi, Karadeniz ve Erzurum giysilerini tanıtan bölümler de bulunuyor. Önceki yüzyıllarda, Osmanlı döneminde kullanılan alet ve araçlar da sergileniyor.
Hamam geleneğinde kullanılan hamam tası, işlemeli havlu takımları ve peştemaller ile birlikte saklama ve koruma amacıyla herbiri özenle hazırlanmış keseler de görülen eserler arasında. Keseler, madeni paralar başta olmak üzere günümüzün çantası veya cüzdanı niteliğinde, günlük hayatta kullanılan önemli eşyaların konduğu torbalardı.


İşleme ve dokuma sanatının özel örnekleri de burada bulunuyor. Müzede, insanların yaşadıkları evlerde ve ortamlarda, yerlere ve duvarlara serdikleri, dekoratif amaçlı kullanılan çok iyi süslenmiş halı ve kilimler de yer alıyor.
İlgililer için, günümüze kadar kullanılmış halı motifleri tek tek anlatılıyor. Doğurganlığı simgeleyen Eli Belinde, gücü simgeleyen Koç Boynuzu, ölümsüzlüğü simgeleyen Hayat Ağacı, insan ruhunu simgeleyen Kuş Motifi halılarda kullanılan temel motiflerden.


Madencilikten de bahsediliyor müzede. Türk maden sanatında altın, bakır, gümüş, bronz gibi malzemeler kullanılıyor. Kazıma, kabartma, kakma gibi tekniklerle yapılan bakır eşyaların üzerinde çoğunlukla bitkisel süslemeler bulunuyor.
Derviş ve gariplere yemek yedirilen lenger adı verilen kaplardan, tütsü kıvamında kokulu bitkiler yakılan ve buhurdan adı verilen kaplara, içinde ayetler yazılı olan, içinden su içen insan ya da hayvanın hastalıktan kurtulacağına inanılan şifa taslarına kadar birçok maden eşyasına rastlayabilirsiniz.


Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır lafının bolca geçtiği kahve kültüründen de bahsediliyor. Kahve ağacı ilk olarak Habeşistan’ın Kaffa yöresinde bulunmuş.
Kahve kültürü de Habeşistan’dan Yemen’e, oradan da Mekke’ye geçmiş ve Yavuz Sultan Selim‘in Mısır fethinden sonra Osmanlı topraklarında yayılmaya başlamıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında her yerde kahvehanelerin açılması, müzede sergilenen cezve ve fincanların ortaya çıkmasına neden olmuş.


Sembolik kabrin diğer tarafındaki odalarda ise cam ve porselenler sergileniyor. Selçuklu seramikleri, İznik çinileri görebileceğiniz eserler arasında. Müzenin en interaktif kısmı ise yine bu alanda. Ortada bulunan bir ekran aracılığı ile kendi seramik ya da cam şeklinizi yontarak oluşturup süsleyebiliyorsunuz.

Odalardan biri Osmanlı dönemi silahlarına ayrılmış. Savaşçıların kendilerini korumak için giydikleri zırhlar, kalkanlar, miğferler, oklar, tabanca ve kılıçlar da sergileniyor.


TBMM üyesi ve Türk dil bilimci Besim Atalay‘ın müzeye bağışladığı koleksiyonlar da sergileniyor. Aralarında değerli el yazmaları, takvimler, çay takımları, resimlikler, yazı takımları, Fuzuli’ye ait el yazmalarının olduğu çeşitli devirlere ait Türk sanat tarihleri görebileceğiniz eserler arasında.
Arap yazılarının, yüksek estetik düzeyine ulaşmasını ve yazının güzel sanatların bir kolu haline gelmesini sağlayan hattatların yaptığı şaheserler, özellikle Osmanlı’da sanat ve kültürün zirveye ulaştığı 17. yüzyıla ait el yazması Kuran-ı Kerim, mühürler, hat sanatının eşsiz örnekleri görebileceğiniz diğer eserlerden.
Müze o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki… Özellikle İslam kökenli kitapların süslenmesinde tezhip (altınlama) sanatı önemli bir yer tutuyor. Bu sanatla ilgili araç gereçler de sergilenen eserler arasında.


Ankara Etnografya Müzesi‘nde ahşap sanatı ile ilgili eserler de unutulmamış. Yine Selçuklu döneminden başlayarak Türk ahşap sanatını, ahşap işçiliğini iyi bir şekilde gözler önüne seren, süsleme tekniklerinin gösterildiği sanduka, sandık, cami ve türbe kapıları, minber ve mihrapları müzede görebilirsiniz.
Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı, Siirt Ulu Camii Minberi, Merzifon Çelebi Sultan Medresesi Kapısı, Ürgüp’teki Taşhur Paşa Camii mihrabı, Ahi Şerafettin Sandukası görebileceğiniz eserlerden.

Tairhimizin ve kültürümüzün eşsiz örnekleri ilginizi çekiyorsa Ankara Etnografya Müzesi, tüm donanıma sahip harika bir müze. İçerisinde birçok eser var ve her oda ayrı bir heyecanla gezilmeye ihtiyaç duyuyor.