II Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi

Edirne Sağlık Müzesi olarak da geçen Sultan II. Bayezıd Külliyesi Sağlık Müzesi aslında bir hastane. Önceleri her türlü hastalığa müdahale etmiş olsa da, sonraları sadece ruh ve akıl sağlığı problemi olan hastalara hizmet vermeye başlamış.

Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Sultan II. Bayezid tarafından yapılan Sultan II. Bayezid Külliyesi içinde bulunan Edirne Sağlık Müzesi, külliyenin, 1488’den Osmanlı – Rus Savaşı’na kadar olan süre içerisinde hastalara sürekli olarak hizmet sağlayan Darüşşifa bölümünde yer alıyor.

Osmanlı – Rus Savaşı’nın bir sonucu olan Edirne’nin işgali neticesinde, burada bulunan hastalar İstanbul’a sevk edilmiş. 1896 yılında faaliyetine tekrar başlayan hastane, kötü koşullara sahip olduğu gerekçesiyle 1914 yılında tamamen kapatılmış.

1997 yılında Trakya Üniversitesi tarafından müze olarak kullanılmaya başlanan ve gerek içeriği, gerekse sunumu itibariyle 2004 yılında Avrupa Konseyi Müze Ödülü, 2007 yılında Avrupa Kültür Mirası Mükemmellik Kulübü En İyi Sunum Ödülü sertifikasına sahip olan sağlık müzesi, aktif olduğu dönemde halka ücretsiz hizmet vermiş.

Darüşşifa’nın hemen yanında bulunan medresede öğrenim gören öğrenciler, darrüşşifadaki uzman hekimlerin yanında yetiştirilirmiş ve hastalara hizmet edermiş.

Bayezid Kulliyesi Tedavi Odalari 1
Bayezid Kulliyesi Tedavi Odalari 2

Akıl ve ruh hastaları ilaç tedavilerinin yanı sıra alternatif yöntemlerle de tedavi ediliyormuş. Su sesi, güzel kokular, çeşitli uğraşlar ile yapılan tedavilerin aralarında en önemli olanı müzik ile tedavi yöntemiydi.

Müze içerisinde, plastik mankenlerle hazırlanmış odalarda, kullanılan tedavi yöntemlerini canlandırmak mümkün. Şuruphane ve şurup hazırlayanlar odası, depresif hasta ve hasta yakını odası, divane akıl hastası odası ve melankolik odası ilginizi çekebilecek odalardan.

Eski dönemde akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan insanların, Tanrı tarafından cezalandırılarak içine şeytan girdiği düşünülürmüş. Dolayısıyla, içlerindeki şeytanı yok etmek için bu tip hastaların bazıları ateşe atılır, bazıları ise ağır işkencelere maruz kalırmış.

Dâr-üs sıhha, Dâr-üt tıp, Bîmâristan, Bimarhane olarak isimleri dönemine göre değişiklik gösterse de asıl amacı ruh sağlığı bozuk olanlara hizmet etmek olan II. Bayezıd Külliyesi’nde bulunan tarihin ilk bimarhanesi, insanlara işkence yapmak veya ateşe atmak yerine tedavi etme yolunu seçmiş. Bimar kelimesi hasta anlamına geliyor.

Farsça kökene sahip olan, olumsuz anlamında kullanılan bi kelimesi ve yine Farsça’da sağlığın sembolü yılan anlamını taşıyan mar kelimelerinin ortaya çıkardığı bimar; sağlıksız, hasta olan anlamına geliyor ve sağlık ile ilgilenen kurum anlamına gelen bimarhane kelimesini oluşturuyor.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Sultan II. Bayezıd Külliyesi’nden şu şekilde bahsetmiş:

Merhum ve Mağfur Bayezid Veli Hazretleri Vakfiyesinde, hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve defi seva olmak üzere 10 adet hanende ve sazende gulan tayin etmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri santurcu, biri çengi, biri çenk santurcu, biri udcu olup, haftada üç kez gelerek hastalara ve delilere musiki faslı ederler. Allahın emriyle, nivesi saz sesinden hoşlanır ve rahat ederler. Doğrusu musiki ilminde neva, rast, dügah, segah, çargah, suzinak makamları onlara mahsustur. Ama zengule makamı ile buselik makamında rast karar kılsa insana hayat verir. Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır…

Hastaların rahatlaması ve huzur bulmaları için odaların merkezindeki şadırvandan çıkan suyun sesi kullanılırmış. Osmanlı Hekimi Şuuri Hasan Efendi, müziği tedavisine yönelik hazırladığı Tadil-i Ül Emzice adlı eserinde müzik makamlarının iyi geldiği hastalıklardan bahsetmiş.

Musiki ilminin, diğer ilimlerde olduğu gibi, tıp ilmiyle de ilişkisi olduğu aşikârdır. Nabzın vuruşları makamların uzullerine göredir. Nabız hareketlerinin her biri bir makama ve nağmeye uymaktadır. Nabzın hareketi makamlar usulüne aykırı olsa, bu hayırlı bir belirti değildir.

Bayezid Kulliyesi Muzisyenler

Rast makamının havale ve felce, ırak makamının kızgınlık, sıkıntı ve çarpıntılara, isfahan makamının zihne ve zekâya, zirevkent makamının sırt ve eklem ağrıları ile kulunca, rehavi makamının baş ağrısına, büzürk makamının ateşli hastalıklara ve korkuya, neva makamının kadın hastalıklarına, zengule makamının kalp hastalıklarına, buselik makamının bel ağrılarına, ussak makamının kalp, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarına, hicaz makamın idrar zorluğuna ve cinsel güce iyi geldiği Hekim Şuuri Hasan Efendi‘nin Tadil-i Ül Emzice eserinde belirtilmiş.

Büyük avlunun bulunduğu birinci avludaki sütunların yan tarafındaki sıra sıra dizilmiş odalarda çeşitli sergiler ve bilgilendirme panoları yer alıyor. Sol taraftaki odaların birinde, Edirne’nin eski tarihlerde çekilmiş fotoğrafları sunuluyor.

Çamaşırhane ve şuruphane odalarının aralarında bulunduğu hizmet odalarının yanında darüşşifanın eski mutfağı da canlandırılıyor. Avlunun sonundaki iki odadan sağdaki hekimlik ile ilgili bilgiler verirken, karşısındaki oda sunum odası olarak kullanılıyor.

Bayezid Kulliyesi Saglik Muzesi Avlusu
Bayezid Kulliyesi Suruphane

İkinci avluda küçük bir bahçe ve dört oda var. Bu odalardan ikisi, Edirne’yi çok seven, Edirne ile darüşşifayı ilk araştıran ve müze olması gerektiğini düşünen iki yakın arkadaş, Dr. Rıfat Osman ve Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver odası olarak düzenlenmiş. Odada, bu iki ismin çizimleri ve Edirne ile ilgili hikayeleri bulunuyor.

Mimarı Hayreddin olan ve yüzün üzerinde irili ufaklı kubbesi olan külliyenin inşasındaki temel amaç, Edirne’ye nitelikli bir hastane kurmaktı.

Külliye, iyi bir hastanenin yanı sıra, sağlık hizmetini destekleyen sosyal, kültürel ve dini yapılarla da desteklenmiş. Külliye içinde bulunan tıp medresesinde (Medrese-i Etibba), ortasında şadırvan olan kare bir avlu bulunuyor ve üç yanı odalarla çevrili.

Bayezid Kulliyesi Tip Medresesi

Eğitim odaları, plastik mankenler ve dönemin aksesuarları ile canlandırılmaya çalışılmış. 18 öğrenci odası ve 1 dershanesi ile her yıl 18 öğrenci eğitilmiş, diğer hekimler ile birlikte usta çırak ilişkisiyle Türk tıbbına önemli isimler kazandırmıştır.

II. Bayezid döneminde darüşşifada birçok tanıdık isim şifa olmuştur hastalarına. Bunlar arasında Ak Şemseddin, Şifai, Hekim Çelebi, Cerrah Safari ve Ahmet bin Hüseyin bulunuyor.